Ad:Lily Luna
Soyad:Lovegood
Yaş:28
Kan Durumu:safkan
İstediği Ders:Karanlık Sanatlara Karşı Savunma
Örnek RPG:
Lily sabah erkenden kalktı.Doğum günüydü.Çok mutluydu çünkü bugün 17 yaşına girecekti.Büyücü dünyasında 17 yaşında reşit olunuyordu.Muggle dünyasında ise 18.Evleri büyüktü ama kalabalıktı.Dün bütün akrabaları gelmişti.Aralarında en sevdiği arkadaşları da vardı.Ve bir de Johnny!
Yatağını düzeltip kalktı hemen.Mutfağa doğru indi.Sonra gözlerine inanamadı.Sabahın köründe, sofra kurulmuş, masa başında piramit gibi hediyeler dizilmişti.
"Sabahın bu saatinde mi?Ama neden?"
Annesi asasını saatlere doğrulttu.Evdeki bütün saatlerin akrep ve yelkovanı ileriye hızla herket etmeye başladı ve bir süre sonra durdu.
"Beni-beni kandırdınız!Oohh!Ne-ne..."
Koşarak annesine sarıldı ve sonra da teker teker diğerlerine.Johnny'ye gelince kulağına:
"Kahvaltıdan sonra odama gel.Kimseye görünme!"
dedi.Kahvaltı ve hediye faslından sonra Lily koşar adım odasına gitti.Odaya bir göz atıp dağınıklıkları düzeltirken(!) kapı açıldı.Beklediği gibi Johnny gelmişti.Johnny:
"17. yaş günün kutlu olsun."
"Şey..Saol."
Birbirlerine yaklaştılar, yaklaştılar.Lily bir an kafasını hafifçe oynatıp yere doğru baktı ama Johnny ona sarılmıştı bile ve öpüşmeye başladılar.İkisi de özlerini kapamıştı.Lily şu an ondan mutlusunun olamayacağını düşünüyordu.Johnny'nin de öyle düşündüğünden emindi.
Birden kapı açıldı.İkisi de irkilip ayrıldılar.Giren Lily'nin ağabeyi Ron'du.Aynı zamanda Johnny'nin en iyi arkadaşı.Ron:
"Ooo," dedi Ron imalı imalı."Özür dilerim."
Çıktı ve koşar adım bahçeye gitti.Johnny de arkasından.Lily bahçedeki konuşmaları camdan duyabiliyordu.Ron:
"Ya inanamıyorum.Uzaklara, çok uzaklara gideceğiz.Onu terk etmek zorunda kaldın.Terk ettin!Şimdi ne diye kalkıp kafasını karıştırıyorsun?"
"Kafasını karıştırmıyorum."
"Bitirdiğinde gerçekten çok incindi-"
"Ben de.Niye son verdim biliyorsun.İstediğimden değildi."
"Evet ama şimdi gidip de onu öpüp koklarsan yine umutlanacak."
"Aptal değil o, bunun olmayacağını biliyor, beklentisi yok-"
"Her bulduğun fırsatta ona sarılmaya devam edersen-"
"Bir daha olmayacak, tamam mı?"
Ron yarı kızgın yarı mahçup:
"Eh...Peki öyleyse."
dedi.
Lily içeri girdiklerini gördü.Suratını buruşturdu.Johnny de o gün Lily'e yanaşmaya çok çabalamadı.Lily ne kadar uğraşsa da Johnny Ron'un bakışlarını görünce geri çekiliyordu.Lily kendini kötü hissediyordu çünkü hem moralini hem de iki en iyi arkadaşın arasını bozmuştu.
Ertesi akşam karanlık odada camın kenarında oturuyordu Lily.
"Sessizlik gibisi yok!"
diye düşündü Lily.Yağmur damlaları cama çarparken.
"Yağmur gibisi de yok.Ne kadar mutlu bir gün bu!"
Koltuğa iyice yayıldı.Dışarıdaki yaz yağmurunu izlerken gözlerinin kapandığını hissetti.Gecenin karanlığı onu uykusunda rahatsız edemedi.Evlerine giren ölümyiyen bile onu rahatsız edemedi.Lily sessizliğin içinde annesinin ve babasının öldüğünü duymadı bile.Koltukta büzülmüştü.Ölümyiyen onu görmeden çıktı evden.
Lily kalktığında yağmurun yağmakta olduğunu gördü ilk önce.Karşısındaki camdan ayırdı gözlerini odaya bakındı.Heryerin dağınık olduğunu görünce kalktı hızla.Ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı.Ama rüyasındaki ölümyiyenden başka hiçbirşey hatırlayamadı geceden.Güneş yeni doğuyordu.Odaya bir sıcaklık girdi Jas'ın gözünden birkaç damla akarken.
"Anne! Baba! NERDESİNİZ!!"
Cevap germedi.Kendi odasına, evin her yerine baktı ama hiçbir yerde bulamadı büyücü annesini ve babasını.Odada dolaşırken yanağından akan damlaları silmiyordu.En sonunda annesi ve babasının odasına baktı.Karanlıktı.Asasını çıkarıp:
"Lumos"
dedi.Yerde yatan annesi ve babasını görünce ne olduğunu anladı.Nasıl ölmüşlerdi?Nasıl karşı gelememişlerdi?
"Anne, anneciğim! Babaa!!!"
diye çöktü yere, ağlamaya başladı.Onları kendinden çok seviyordu.Nasıl ölürlerdi?
"Nasıl? Nasıl?"
Bakındı...Bir iz aradı odada.Bunu kimin yaptığını öğrendiği anda onların peşinden gidecekti.
"Ölümyiyen!"
diye mırıldandı Lily.Bulduğu şeylerden buraya gelenin onun gibi bir Ölümyiyen olduğunu anladı.Ürperdi.Ama korkmadı.Evden dışarı fırladı.Onu bulmak zordu.Ama o bulacaktı. Evden çıktığı anda karşısında beliren süliet'e dikti gözlerini.Karanlık korkunç süliet'e baktı.Bu ölümyiyendi.
"Sen!!!Annemi ve babamı öldürdün!!!"
dedi bağırarak.Ölümyiyen soğuk bir kahkaha attı ve:
"Seni de öldüreceğim!"
Adam bir adım attı.Asasını kaldırdı, ağzını açtı.
Avada Kadavraa!!!"
Lily panikledi.Hemen aklına ilk gelen büyüleri uyguladı.
"Portego!"
Şiddetlice sarsıldı ama ölmedi.Adam da sarsıldı.Nedense büyü geri tepmedi, adam ölmedi.Lily o an bile durumuna sevindi.Ölmemişti.Ama annesi ve babası...Onlar ölmüştü.Bu bir felaketti.
"Exspilliarmus!"
Adamın asası elinden fırladı.
"Avada Ke-"
"Bunu yapamazsın sende bu cesaret yok küçük kız."
"Ben sana cesareti gösteririm.Avada-.Ahh!Sersemlet!"
İşte iyilerin en kötü tarafı.Yoldaşlıktakilerin en kötü tarafı!Acımak.Acımak istemiyordu Lily.Ama elinde değildi.Bir patronus yapıp okul müdürüne gönderdi.Aklına başka bir şey gelmemişti.Okul müdürüne güveniyordu.O her şeyin en iyisini bilirdi.
Kaldırımın kıyısına oturup beklemeye başladı.Evlerinin üzerine baktı.Karanlık İşaret vardı.Ölüm yiyenlerden nefret ediyordu Lily.Az sonra patronus göründü.Konuşmaya başladı:
"Ölüm yiyen için, bakanlığa haber vermelisin canım.Onu Azkaban'a göndereceklerdir. Layığını orada bulur Ölüm Yiyenler.Annen ve baban için canım, yapabileceğimiz birşey yok ne yazık ki.Ama o evde çok fazla kalma kalma Jas!Toparlan ve çık!Okula gelebilirsin.Ben buradayım.Geçekten çok üzüldüm."
Patronus susar susmaz bir mesaj da bakanlığa yolladı.Az sonra bakanlıktan bir kaç görevli gelip adamı aldı ve götürdü.Lily Karanlık İşarete bakıyordu.Gitmesi gerektiği aklına geldi.Eve girip müthiş bir hızla toparlandı ve çıktı.Kapının önüne gelince, durdu.Son bir kez arkasına dönüp eve baktı.Sonra da okula cisimlendi.Gittiğinde müdür onu bekliyordu.